DUMANLI HAYAT
“Mutluluk ve Gülmek” ana temasıyla yola çıkan bir blog
sayfasında kasvetli bir başlıkla yazı yayınlamak garip gelecektir. Lakin bir
sağlıkçı gözüyle, hem de bir müddet sigara sayesinde bu dumanlı hayatın esiri
olmuş birinin gözüyle bir şeyler yazmak istedim.
Aslında çoğu insanın başladığı yaşlar değildi benim dumanlı
hayatla tanıştığım yıllar. Hani o lise yılları vardır ya. Büyümenin belgesidir
ya da arkadaşlar arasında kabul görmenin en büyük simgesidir elde bir sigara. Büyüdüğünü
haykırmanın göstergesidir sigara. Cebinden çıkardığı bir paket sigarayı yanındakilere
ikram etmektir cömertlik. Ne kadar da masumane
gözüküyor bu sigara. Ben bu yıllarımda belki de yatılı bir okulda okumanın
verdiği baskı nedeniyle hiç tanışmadım.
Hiç cömert olmadım, dumanı üfleyerek büyüdüğümü ne mutlu ki
gösteremedim.
Üniversite yıllarına kadar sigara bir düşman gibiydi.
İçenlerden uzaklaşır aynı ortamlarda bile bulunmazdım. Bir sağlık çalışanı olacak olmanın verdiği
özgüvenle, daha çok sigaraya karşı
çıkmaya başlamıştım. Ama zamanla bu düşmanlık her arkadaşımın ağzında görmekten
midir, onarın her yemek sonrası ya da, çayın yanında sürekli sigara içmelerinden
midir bilememem ama sempatiye dönüştü. Artık düşman gibi değil de içenlere, size
saygım var modlarındaydım. Hatta eş dost toplantılarında bir tane yakıp
öylesine tüttürüyordum. “Canım bunda ne var ki, sanki tiryaki miyim” diyerek
birer birer dumanlı hayata geçişe başlamıştım.
Bu arada bir paket sigara alayım yanımda bulunsun, sürekli arkadaşlardan
otlanmak olmuyor düşüncesiyle ilk paket sigaramda artık cebimdeydi. Belki lise
yıllarımda değil ama üniversite hayatımda bende sigara ikram eder olmuştum.
Artık bende Cömert bir insandım.
Acilde nöbet tuttuğum
zamanlarda paketler yetmiyordu artık. Sürekli içmek için bahaneler üretmeye
çalışıyordum. Bir trafik kazası gelmiştir, küçücük bir çocuk can çekişmektedir,
tüm ekip elinden geleni yapıyor ama kahrolası monitör düz çizgiden başka bir
şey göstermiyordu. Kulakları tırmalayan o sürekli bip sesi hiç susmuyordu.
Hayata tutunamıyordu o masum beden. Dışarda Annesi, babası hıçkıra hıçkıra
ağlarken, onlara,o çocuğun artık yaşamadığını nasıl söyleyecektik ki? Bunu
kelimelere nasıl dökecektik ki? Gözlerim dolu dolu kendimi dışarı atıyordum.
Hemen bir sigara yakıp rahatlamaya çalışıyordum. Aslında bırakın rahatlamayı,
iyice sıkıntıya giriyor nefes dahi alamıyordum. Ama gözümden akan bir damla
yaşı gizleyecek tek şeydi o duman. Neden ağlıyorsuna verilecek en güzel cevaptı
“gözüme duman kaçtı”. Veya bir acil
hasta gelmiştir, hayati tüm fonksiyonları bitmiştir. Tüm ekip canla başla
müdahale etmektedir. Doktoru, hemşiresi hastanın etrafında harıl harıl o bedeni
hayatta tutma uğraşı içindedirler. Aderenalinler,
atropinler,aminocardoller ve daha neler neler. Biranda sürekli bip sesi kesik
kesiğe dönüyor, tüm gözler bir anda monitöre de. Evet, başarmıştık o zikzak çizgiler
gelmişti. Hasta hayata yeniden dönmüştü. Bu mutluluk nasıl bir şeydir anlatılmaz
işte. Hemen kendimi dışarı atıyor ve
keyiften yakıyordum bu sefer sigarayı. Günler günleri, aylar yılları kovalıyor
zaman hızla akıp geçiyor, ben kendimi kandırmaya devam ediyor ve bu dumanlı hayatın esiri oluyordum.
Hala kendimi kandırmaya devamda ediyordum ama. “Ben tiryaki
değilim ya”. “Sadece sigara içmek hoşuma gidiyor” diye. “Günde en fazla bir
paket içiyorum zaten, istesem o gün bırakırım” yalanlarıyla kendimi avutuyordum.
Oysa daha dün düşman gözüyle baktığım bu lanet sigara 5 yıldır hayatımın
içindeydi. Ve her gün biraz daha içimi karartmaya devam ediyordu. Her çektiğim
nefesle o dumanı ciğerlerime alıyordum ve geri üflüyordum. Olay bu kadar
basitti belki. Oysa Akciğerlerimin temiz hava yerine sigara dumanı dolmasıyla,
kanım oksijen yerine sigara dumanında bulunan tam 4000 adet zehirli gazla
buluşuyor ve tüm vücuduma yavaş yavaş bu zehirleri taşıyordu. Merdiven çıkarken
tıkanmaya başlamıştım, uzun yol yürüyemiyordum, sabahları ağzımda zehir gibi bir
tat vardı, is okuyordum ama daha kanser olmamıştım.
Evet, tam beş yıl bu dumanlı hayatın esiri olmuştum. Maddi
olarak yakıp dumanını üflediğim paraları hiç düşünmüyorum bile. Her boş bulduğumuz
yere ağaçlar dikip dünyaya daha temiz bir hava sağlamaya çalışırken, içimize
direk sigara dumanı çekmek nasıl bir mantık hala anlamış değilim. Bir sabah,
yine ağzımda o zehir tatla uyanıp, daha gözlerimi açmadan lavaboya koşup, diş
macununa sarıldığımda, bu lanet şeyden kurtulmaya karar verdim. Kendime şunu
söyledim. “Hiçbir şey benim sağlığımdan önemli değil” ve “Ey sigara! Sen nesin ki
ben senin esirin oldum, ben senden kurtulamayacak kadar iradesiz değilim”. Yani
olay bu işi gerçekten bırakmak istemek te. O gün kendime söz verdim ne olursa
olsun asla bir daha seni azıma almayacağım. Sözümü de tuttum. Varsın sigara
içmeyene çocuk desinler, varsın sigara ikram etmeyene cömert demesinler. Ama
şunu biliyorum ki, artık sürekli öksüren, tıksıran, spor yaparken tıkanıp
kalan, is kokan, her gün biraz daha eriyen, hasta olan, hasta adayı olan,
kanser olan, kanser adayı olan, kalp problemi yaşayan ya da yaşama ihtimali
olan bir olmayacağım.
Elbette her kesin
yaşayacağı bir ömür var. Bende bu ömrümü yaşayacağım. Ama şunu biliyorum ki
sigara içmediğim için bu kadar kaliteli yaşayacağım. Gelin bir başlangıçta siz
yapın. Sizin için çok geç olmadan, hasta yataklara düşmeden, yarın ah keşke
demeden kendinize, daha doğrusu vücudunuza, organlarınıza bir iyilik yapın.
Kurtulun bu illetten. Unutmayın sigara ne üzüntünüzü, dertlerinizi yok edecek
anti deprasan bir madde ne de sevincinizi paylaşacağınız bir dost, arkadaş
değil.
Dumansız ve sigarasız günler dileğiyle...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder